Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezinden 28 Şubat Etkinliği

28 Şubat 2019, İstanbul
Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın katılımıyla “Post-Modern Darbe 28 Şubat Başörtüsü Yasağı” başlıklı program İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Tenzile Erdoğan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi ortaklığında gerçekleştirildi.
 
Merkez Müdürü Prof. Dr. Aşkın Asan; başörtü yasağının en zirvede olduğu dönem 28 Şubat’tır.  28 Şubat’ın dimağımızda bıraktıkları eğitim kurumlarına ve törenlere alınmayan başörtülü öğrenciler, üniversite kapılarında kurulan ikna odaları, TSK’nın konuya yaklaşımı, meclise başörtüsüyle giren Merve Kavakçı’nın protesto edilmesi, insan haklarının askıya alınması olduğunu söyledi.
 
Asan; 1999 yılında TBMM’deki yemin töreni sırasında dönemin başbakanı Bülent Ecevit, “burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz” sözleriyle, milletvekillerinin alkış ve sloganlarla tepki gösterdiğini bunun üzerine Kavakçı’nın andını okuyamadan genel kurul salonundan çıkartıldığını ifade etti.
 
Asan; “Başörtüsü, 2008 yılındaki anayasa değişikliğiyle yeniden meclis gündemindeydi. Anayasa değişikliği, MHP’nin de desteğiyle Meclis’ten geçti. Kamuda başörtüsüne serbesti sağlayan yasa değişikliği CHP ve DSP milletvekillerince Anayasa Mahkemesi’ne taşındı ve mahkemenin Haziran 2008’de anayasa değişikliğini iptal etti yürürlüğünü durdurdu.” ifadelerinden sonra başörtüsünün yasal düzenlemelerle serbestlik kazandığı süreçler hakkında bilgi verdi.
 
“Başörtü Yasağı en temel insan hakları ihlallerinden biridir.”
 
Asan; “Burada bize düşen bir görev var.  Kadına karşı şiddet olarak nitelendirdiğim başörtü yasağının en temel insan hakları ihlallerinden biri olduğunu öğretmek! Biz çabuk unutan bir toplumuz! O yüzden çok sık tekerrürler yaşıyoruz! Böyle bir ihlale bir daha izin vermeyeceğiz ve işte bu yüzden hatırlayıp hatırlatacağız. Demokrasi ve insan haklarının önemine inanıp çalışacağız.” Sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
 
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Genel Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan  Bayraktar, “Post Modern Darbe 28 Şubat Başörtüsü Yasağı” başlıklı programımızda yaptığı konuşmada, 28 Şubat´ın kendileri için çok önemli olduğunu dile getirerek, 28 Şubat ile başlayan dönemin, bu ülkenin evlatlarının kendi ülkelerinde var olabilme ve özgürlük mücadelesi olduğunu söyledi.
 
Bayraktar, “Hollywood henüz 2. Dünya Savaşı´yla veya Holokost´la ilgili film yapmaya doymadı. Böyleyken bizim sadece 22 yıl önce vuku bulmuş ve aslında post modern bir soykırım olarak da nitelendirilebilecek yasaklı günlerin deşifresini ve analizini yapmamız, çok şey olmasa gerek. Emin olun yeterince konuşmadık bile, yeterince anlatmadık. Biz 28 Şubat´ın filmini çekmedik, şarkılarını yapmadık, şiirlerini yazmadık.” dedi.
 
O süreci kendilerinin yaşadığını, daha genç nesillerin de dinlediğini ifade eden Bayraktar, “Bizler, bu vatanın evlatları olarak vatanın karşısındaki en büyük tehdit olmakla itham edildiğimiz, kapılardan kovulduğumuz, insan haklarımızın gasbedildiği, sosyal aşağılanmaya maruz kaldığımız, tecrit edildiğimiz, iş bulamadığımız, geçimimizi sağlayamadığımız, zorunlu olarak gurbete gittiğimiz ve senelerce şu cennet vatanın gökyüzünün altında dimdik durabileceğimiz günün hasretiyle beklediğimiz günlerden geliyoruz.” diye konuştu.
 
Bunların sistematik olarak, devlet eliyle, açıktan yapıldığını dile getiren Bayraktar, yasakla karşılaştığında Kadıköy İmam Hatip Lisesi´nde okuduğunu belirterek, o dönemde kendisinin ve bu yasaklara maruz kalanların yaşadığı sorunları anlattı.
 
Bayraktar, “Eğer biz bu mücadeleleri vermeseydik, onlar bizden hep daha fazlasını almaya çalışacaklardı ve ortalıkta bir biz kalmayacaktı. Artık bizim kimliğimiz değişecekti ve o çiçekler açmayacaktı. Çünkü bizim kimliğimiz değişecekti. Elhamdülillah şimdi sizler işte o çiçekler olarak buralardasınız.” ifadelerini kullandı.
 
Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Türkiye´nin dönem dönem çok zorlu imtihanlardan geçtiğini hatırlatarak, “Geçmişimizi unutursak, içinde bulunduğumuz şartların konforunda rehavete kapılırsak, ileride karşılaşabileceğimiz imtihanlarda başarılı olamayacağız. O yüzden biz bunları anlatmaya ve konuşmaya devam ediyoruz.” dedi.
 
“İnsanların hayatları bir gecede karardı”
 
Dönemin gazete manşetlerinden bazı örnekler de veren Bayraktar, başörtüsünün çağdaş yaşamı tehdit eden bir nefret unsuru haline getirildiğini, Kur´an kurslarının terörist yuvasıymışçasına lanse edildiğini, kimi radikal rejimlerde kadınların maruz kaldıkları uygulamaların kendilerine mal edilerek sıklıkla haber yapıldığını, böylelikle toplumda dindar kesime karşı kötü gözle bakmayı sağlayan bir algının sistematik olarak oluşturulduğunu söyledi.
 
Bayraktar, eğitim hakkı denen, bir insanın temel insan hakları arasında yer alan, kişilerin hiçbir surette mahrum edilemeyeceği bu hakkın, kılık kıyafetlerinin çağdaşlık içermediği ve demokrasiye tehdit olduğu gerekçesiyle ellerinden alındığını dile getirerek, şöyle devam etti:
 
“Bunun hiçbir şekilde açıklamasının yapılabileceğini düşünmüyorum. Hiçbir özrün kabul edilebilir olduğunu düşünmüyorum. İnsanların hayatları bir gecede karardı. Kaybedilen zamanın, katledilen hayallerin, yaşatılan travmanın telafisi yok. Bugün dahi 28 Şubat dönemini hatırlatmak için etkinlikler yaptığımızda eleştirilere maruz kalıyoruz. ´Siz duygu sömürüsü yapıyorsunuz, tamam geçti, bitti artık´ şeklinde. Hollywood henüz 2. Dünya Savaşı´yla veya Holokost´la ilgili film yapmaya doymadı. Böyleyken bizim sadece 22 yıl önce vuku bulmuş ve aslında post modern bir soykırım olarak da nitelendirilebilecek yasaklı günlerin deşifresini ve analizini yapmamız, çok şey olmasa gerek. Emin olun yeterince konuşmadık bile, yeterince anlatmadık. Biz 28 Şubat´ın filmini çekmedik, şarkılarını yapmadık, şiirlerini yazmadık. O dönem o zulmü destekleyenler, bugün hala pişman değiller, sadece bunu sesli olarak söylemiyorlar. Yani bugün olsa bugün yine aynı zulmü işleyecek olan insanlar hala varken, nasıl olur da bizden bunu anlatmamamız beklenir? Anlatalım ki ders alınsın ve aynı hatalara tekrar düşülmesin.”
 
“Dünya görüşümüzde yaşam tarzına müdahale yoktur”
 
Bayraktar, dünyadaki her türlü felaketin bedelini en ağır ödeyen kesimin kadınlar olduğunu aktararak, 28 Şubat´ın da bu örneklerden biri olduğunu belirtti.
 
Bugün kadın hakları savunuculuğunun önde gelenlerinin meseleye bu yönüyle de bakması gerektiğini anlatan Bayraktar, “Bizim dünya görüşümüzde yaşam tarzına müdahale yoktur. Bizim medeniyetimiz, farklılıkları bünyesinde barındıran, hoşgörüyle yaklaşan, farklı dil, din ve milliyeti tek çatı altında toplama kabiliyetini adeta DNA´sında barındıran bir medeniyettir. Eğer siz hak ve özgürlükleri yalnızca kendi zümrenize mal ediyor, hak ve özgürlüklerinizin anıtını gasbettiğiniz başka hayatların çoraklaşmış toprakları üzerine inşa ediyorsanız, aydın değil, sadece zalim ve ikiyüzlüsünüzdür.” ifadelerini kullandı.
Bir Fransız spor markasının başörtülü koşucuların daha rahat bir örtüye ihtiyaç duymaları üzerine ürettiği başörtüsü nedeniyle Fransa´da bir kesimin ayağa kalktığını, firmayı “ülkelerini işgal eden İslamcıları” güçlendirmekle ve “özgürlükler ülkesinde kadınların esaretini desteklemekle” suçladıklarını, firmanın da ürünü piyasadan çekmek zorunda kaldığını dile getiren Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Böyle çağ dışı bir mobbing, bir saldırı, Avrupa´nın göbeğinde, hem de özgürlük adına yapılabiliyor. Demek Fransızların bir kısmı, özgürlükleri sadece kendileri için istiyor? Demek bu insanlar, Avrupa´daki böyle saldırılara destek olan insanlar, evrensel insan haklarından veya özgürlüklerden dem vurarak bizlere veya başka ülkelere ahkam kestiklerinde kanmayacağız, asıl dertlerinin bunlar olmadığını bileceğiz. Tabii ki özgürlüklerin de belli bir çerçeve içinde olması gerektiğini unutmamalıyız. ve tabii ki kötülüklerle mücadele etmenin özgürlükleri kısıtlamak olduğu yanılgısına düşmemeliyiz. Çünkü biliyorsunuz yeri geliyor terörist faaliyetleri de özgürlük adında pazarlayabiliyorlar veya ahlaksızlığı, neslin devamını tehlikeye atan şeyleri özgürlük diye yutturmaya çalışabiliyorlar. Bunlara karşı dik duracağız.”
 
Sümeyye Erdoğan Bayraktar, kadınların bulundukları her durumu aydınlığa çıkaran, ortamlarını dönüştüren muazzam bir gücü olduğunu ifade ederek, “28 Şubat sürecinde de bu gücün tezahürünü gördük. Dolayısıyla lütfen hem kendi hayatlarınız hem de ülkeniz için büyük ölçekli düşünün. Yaptığınız işler, seçeceğiniz meslekler, kurduğunuz hayaller her zaman bu ülkenin ışığını parlatmak için olsun. Kendi ayaklarınız üzerinde durup, kimliğinize, ailenize ve toplumunuza sahip çıkmaktan ve ´Bu ülke için, bu ülkenin insanları için daha fazla ne yapabilirim?´ diye kendinize sormaktan geri durmayın.” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
 

Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi VİZE Projesi Rozet Törenine Katıldı

VİZE: Kızlar için Vizyoner Hedefler Projesinde İlk Görev Başarıyla Gerçekleştirildi.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi akademik desteği ile Tenzile Erdoğan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinde bu yıl uygulamaya başlanan Vize projesinde ilk görev adımı başarıyla tamamlanarak, rozet töreni yapıldı. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kadın Danışma Konseyi Başkanı Dr. Esra Albayrak, üniversite temsilcileri ve basın mensuplarının katıldığı törende Albayrak, projenin ilk aşamasını başarıyla tamamlayan öğrencilere rozetlerini takarak, fotoğraf çekildi.

Prof. Dr. Asan: Güçlü Bir Hikâyemiz, Yenilikçi Bir Bakış Açımız Var

Törenin açılış konuşmasını yapan merkez müdürü Prof. Dr. Aşkın Asan, öğrencilere sınıfta öğrendikleri şeyleri o duvarların ötesindeki daha geniş bir dünyayla ilişkilendirmek için deneyimsel öğrenme fırsatlarını sağladıklarını belirtti. Onlara yarın ihtiyaç duyacakları değerleri öğretebilmenin en iyi yolunun bugün bu değerleri modellemek olduğunun altını çizen Asan yaptığı konuşmada: “Vize: Kızlar için Vizyoner Hedefler projesinin ortaya çıkış hikâyesi, 21.yy’ın gerektirdiği güçlü öğrenen profilini nasıl yetiştirebiliriz? Sorusunu sormakla başladı. Bu soru etrafında araştırmalar ve derin analizler yaptık. Ekibimizle uzun süre düşüncelerimizi ve fikirlerimizi tartıştık. Tüm bu süreçler bize özellikle şu 3 alanda yoğunlaşmamız gerektiğini gösterdi. Liderlik, girişimcilik, topluma hizmet uygulamaları.Vizyoner Hedefler adını verdiğimiz bu alanların her birinin altında sistemli bir ilerleme ve derinleşme sağlayacak görevler ve aksiyonlar tanımladık. Sayın Cumhurbaşkanımızın eğitimde ‘Oku, Düşün, Uygula, Neticelendir’ yaklaşımını da projenin ana yaklaşımı olarak belirledik. Her bir görevin karşılığı olan puan ve rozetler tanımladık. Öğrencilerin hedeflerde ilerlemesini sağlayacak öğrenme kaynakları oluşturarak bir ilerleme takvimi belirledik. Teknolojiyi de işin içine entegre ederek dijital portfolyo sistemi kurduk. Öğrencilerimize mentörlük yapacak gönüllü öğretmenler belirledik. Şu aşamada tüm hedeflerde birinci görev adımını başarıyla tamamladık. Deneyimlerimiz gösteriyor ki, proje harika gidiyor. Öğrencilerimiz ve öğretmenleri projeyi inanılmaz sahiplendiler.

Dr. Esra Albayrak: Yeniden Öğrenci Olmayı ve Böyle Bir Okulda Okumayı Çok İsterdim

Vize projesine hayran kaldığını ve projeyi dinlerken öğrencilerin ne kadar şanslı olduğunu düşündüğünü belirten Albayrak, Vize projesinin her adımında yer almak istediğini de sözlerine ekledi. Öğrencilere meraklı, sorgulayan, araştıran bireyler olmaları tavsiyesinde bulunan Albayrak konuşmasına şöyle devam etti: “En iyi okulda, en iyi öğretmenle de muhatap olsanız, siz kendinize yatırım yapmadıkça başarı gelmeyecektir. İyi hayaller dünyayı değiştirebilir. Bu proje hayalleri destekleyen, hayalleri yetkinlik ve becerilerle buluşturan çok güzel bir kurguya sahip bir proje. Yaklaşımı dünyanın gerçekleriyle oldukça uyumlu. Vize: Kızlar İçin Vizyoner Hedefler projesini dinleyince, kendi lise dönemindeki hayallerinin sınırlarıyla bugünkü lisedeki genç kızların hayallerinin sınırları arasındaki farkı gördüm, heyecanlandım ve duygulandım. Yeniden öğrenci olmayı istedim” diye konuştu.

Prof. Dr. Asan: Geleceğimize Hümanist Zarafeti Getirecek Öğrenciler Yetiştiriyoruz

Entelektüel, sosyal ve duygusal olarak tüm öğrencilerinin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamaya kararlı olduklarını vurgulayan Asan, 21.yy’ın birçok fırsatları beraberinde getirdiği gibi bu çağda insani özelliklerin çok daha fazla ön plana çıkacağının altını çizdi. “İş dünyası ekip çalışması, girişimcilik, sabır, iletişim, liderlik, dayanıklılık ve benzeri sosyal beceriler istiyor. Çalışma hayatında önceki deneyimler çok değerli fakat yıllarca yüksek bir akademik ortalama için çalışan gençler yeterli deneyim biriktiremiyor. Eğitimde endüstri modelini terk etmeliyiz.” Prof. Dr. Asan, Vize projesinin öğrencilere bir yandan gelecek yetkinliklerini kazandırdığını, diğer yandan da geleceğe hümanist zarafeti getirecek bakış açısını güçlendirdiğini ifade etti. “Öğrencilerimizin her birinin kendilerine ve dünyaya değerli katkılarda bulunan iyi insanlar olmasını istiyoruz” diye konuştu.

Dr. Esra Albayrak: Müfredat Sıkışmış Bir Eğitim Yetersiz Ama Siz Buna Çözüm Getirdiniz

Değişim ve dönüşümün bu kadar hızlı gerçekleştiği günümüzde Türkiye´nin genç nüfusu olan bir ülke olduğunu, genç neslin de hızlı değişim ve dönüşüm demek olduğunu belirten Albayrak, müfredata sıkışmış bir eğitimin yetersiz kalacağının altını çizerek, her okulun bir çıkış yolu aradığını, bu noktada da Vize Projesi´nin de Milli Eğitim Bakanlığına bir öneri olarak sunulabileceğini kaydetti. Dr. Albayrak sözlerini, “Değerlerine bağlı, bilimsel düşünebilen, kendini iyi ifade eden, sorunlar karşısında anlamlı sorular soracak ve bu sorunların gerek kendi yaşamlarını gerekse başkalarının yaşamlarını etkileyen yönleri üzerine kafa yoracak bireylere ihtiyacımız var” diyerek tamamladı.

Törende, proje görevini başarıyla tamamlayan 95 öğrenciye rozetleri Dr. Esra Albayrak tarafından takıldı. Velilerin de ilgiyle takip ettiği tören video gösterimiyle tamamlandı.

Proje Hakkında:

VİZE Projesi, lise çağındaki kız öğrencilerine yönelik (9-10-11.Sınıf) geliştirilen, öğrencilerin kendi inisiyatifleri ile öğrenme sorumluluğu alarak, nitelikli deneyimler yoluyla kendileri ve toplum için yüksek katma değer üretmelerini teşvik eden ve onlara fırsatlar sunan bir gelişim programıdır.

Öğrenmeyi, bilinçli bir hayat boyu yolculuğa ve maceraya dönüştüren bir konsept olan Vize Projesi, sınıf duvarlarının çok ötesine geçen ve lise çağındaki kız öğrencileri okulun ötesindeki farklı ve dinamik bir dünyaya güçlü bir şekilde hazırlamayı amaçlıyor.

Yetkinlik temelli öğrenme yaklaşımını baz alan proje; Deneyime dayalı anlamlı öğrenme görevleri ve aksiyonlar, oyun mekanikleri, dijital portfolyo ve mentörlük desteğinin yer aldığı sistemli bir işleyiş sunmaktadır.

IV. Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi İstanbul’da Gerçekleştirildi

TCAK_Slider

8 Mart 2018, İstanbul

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM)  iş birliği ile bu yılki teması “Boşanma” olan IV. Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi gerçekleştirdi.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Sütlüce Kampüsü’nde gerçekleştirilen kongreye; İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü aynı zamanda KADEM Başkanı Doç. Dr. E. Sare Aydın Yılmaz, KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Dr. Esra Albayrak, İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı, İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Öztürk Oran, Düzce Milletvekili, TBMM Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu Başkanı Ayşe Keşir, ve seçkin davetliler katıldı.

Kongrenin açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Sare Aydın, aile birliğinin önemine değinerek, boşanmaların dünyada ve ülkemizde arttığına dair yanlış bir algının olduğunu, aslında bunun gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

“Aile Üzerinde Önemle Durulması Gereken Bir Konu”

Aydın: “Boşanma oranları aslında artmıyor. Hatta tam tersi söz konusu; TUİK verilerine göre 2016 yılında bir önceki yıla göre boşanmalar %4,3 oranında azalmış durumda. Oranlar artmıyor olsa da aile birliği üzerinde durulması, üzerine çalışmalar yapılması gereken bir konu. Her türlü şiddetin engellenmesi için yaptığımız çalışmalar var. Boşanma konusunu ele alışımız bu noktada da önemli. Zira aile içi şiddet ile boşanma sürecinde ve sonrasında kadına ve hatta çocuğa yönelen şiddet bu süreçten bağımsız değil. Bu yıl boşanma temasıyla düzenlediğimiz IV. Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi’yle, bu konuya çözüm odaklı, adalet merkezli yaklaşımların sağlayacağı imkân ve kısıtları ortaya koymayı ümit ediyoruz.” dedi.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren, kadınların omuz vermediği hiçbir mücadelenin başarıya ulaşamayacağını ifade ederek, görülüyor ki hem kadınlarda hem de erkeklerde son beş yılda evlenme yaşı yükselmiş. Boşanma da evlilik kadar eski bir kurum. Ancak toplumlar evliliği teşvik ederken, boşanmayı güçleştiren kurallar koymayı tercih etmiş. Özellikle evlilik bağının dince kutsal sayıldığı toplumlarda boşanma ya yasaktır ya da çok zordur. Günümüzde çağdaş toplumlarda da hukuk boşanmayı nispeten güçleştiren önlemler almaktadır’’ dedi.

Boşanmaların çoğunlukla ekonomik, sosyal ve kültürel nedenler, psikolojik nedenler, aileye yönelik farklılıklara dayalı nedenlerden olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ekren, ‘’Günümüzde evlilik, geçmişe oranla insanların tercih ettiği bir ilişki biçimi olmaktan hızla uzaklaşmaktadır. Buna yol açan pek çok toplumsal neden arasında ikisi ön plana çıkıyor. Birincisi kadın ve erkek arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuki normların değişmesi ve toplumun evlilik dışı ilişki biçimlerine giderek daha hoşgörüyle bakması. İkincisi ise modern hayatın sosyo-ekonomik gerekliliklerinin evlilik yaşını yükseltmesi ve bunun sonucunda bireylerde evlilik düşüncesinin öneminin zamanla azalması ve yitirilmesi. Modern toplumlarda evlilik oranlarının azalması demografik, sosyolojik, psikolojik birçok soruna da yol açıyor’’ diye konuştu. Ekren sözlerini, cesaretleri ve üretkenlikleriyle ülkeye değer katan bütün kadınların kadınlar gününü kutlayarak sonlandırdı.

“Toplumu Oluşturan En Sağlam Kale Ailedir”

İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı, İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Öztürk Oran ise yaptığı konuşmada ailenin önemini vurguladı. Oran: “Günümüzde yoğun iş hayatı nedeniyle, köklü geleneklerden miras aldığımız aile olgusundan mahrum kalarak iş odaklı yaşıyoruz. Toplumu oluşturan en sağlam kale ailedir. Bu kalenin yıkılmaması için de aile bireylerinin sağduyuyu ve saygıyı elden bırakmamaları gerekir.” diyerek iş hayatının kadim değerlerimizi yok ettiğine ve sağlam ailenin önemine vurgu yaptı.

Düzce Milletvekili, TBMM Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu Başkanı Ayşe Keşir kongredeki konuşmasında sağlıklı ailenin çocukların yetiştirilmesi ve gelişmesi üzerindeki olumlu etkilerine değindi. Keşir: “Hangi sosyo-ekonomik yapıda olursa olsun kendi içinde hak ve görev dengesi olan aileler sağlıklı ailelerdir. Çocuk ve gençlerin topluma hazırlanmasında sağlıklı ve güçlü bir aile önemli bir köprü görevi görmektedir.” dedi.

 “Aslolan İlk Baştan Sürdürülebilir Evlilikler Yapılmasıdır”

Kongre sonunda basına kongre ile ilgili açıklama yapan Sümeyye Erdoğan Bayraktar sürdürülebilir ailenin önemine değinerek, aslolanın ilk başta sürdürülebilir evlilikler yapılması olduğunu vurguladı. Bayraktar: “Huzurlu, sürdürülebilir ailelerin yaygınlaşmasında bizlere önemli sorumluluklar düşüyor. Özellikle şiddet vakalarında boşanma hayat kurtarıcı olabilir ama aslolan ilk baştan sürdürülebilir evlilikler yapılmasıdır.” dedi. Bayraktar, evliliğin geçici hevesler veya ekonomik/faydacı dürtülerle değil, sağlıklı iletişimle hayat boyu yoldaşlık hedeflenerek yapılması gerektiğini söyledi. Bayraktar sözlerine şöyle devam etti: “Sağlıklı aile nasıl kurulur, boşanmaya giden süreçler nedir ve nasıl önlenebilir, nihai kertede mecbur kalındıysa boşanma nasıl suhuletle gerçekleştirilir, kongremizde bunları inceleyeceğiz.”

IV. Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi’nde birisi açılış paneli olmak üzere, toplam on oturumda yapılan sunumlarda boşanma konusu farklı boyutlarıyla ele alındı. Üç farklı salonda eş zamanlı oturumlar şeklinde gerçekleşen kongrede 36 sunum yapıldı.

DXyKft3W0AIe-lt DXwcYjCXUAMK4n8DXwQ0wuWsAEPeow DXw3zdYWsAA-geG