Röportajlar & Yazılar

SUSUZ VE BUHARLI ARAÇ TEMİZLİĞİ ALANINDA ÖNCÜ OLDU

KADEM_Basarili_Kadin_Hikayeleri_11_Slider

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz’ın İstanbul Ticaret Odası’nın haftalık ekonomi gazetesi İstanbul Ticaret’te yayınlanan yazısıdır.

Ayşe Sine Serbes, susuz ve buharlı araç temizliği alanında yenilikçi bir sisteme imza attı. Serbes, bir yandan ekolojik sistemini bayilikler aracılığıyla yaygınlaştırmaya, diğer yandan da yüksek yoğunluklu polietilen malzemeden tekne ürünleri üretmeye çalışıyor. Bu çabaların hedefi, yenilikçi-çevre dostu fikirleri geliştirip yaygınlaştırmak.

Sürekli dile getirdiğimiz üzere kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınma, günümüz dünyasının en öncelikli hedeflerinden biri. 1990’lı yılların sonlarına doğru dünya gündemine giren ve halen önemini koruyan sürdürülebilir kalkınma hedefleri bizlere açlığın yok edilmesi, cinsiyet eşitliği, istihdam ve ekonomik büyüme, eşitsizliklerin azaltılması, yeşil ekonomi, bilinçli tüketim ve üretim gibi alt hedefler getirdi. Artık ülkeler ekonomik gelişmelerini bu kriterlere uygun olarak gerçekleştiriyor. Kadınlar ise ekonominin önemli aktörleri olarak bu konuda önemli bir değişim aracı konumunda.

EKONOMİDE DAHA AKTİF

Ülkemizde son yıllarda yapılan düzenlemelerle kadınların ekonomide ve girişimcilik dünyasında daha aktif olarak yer almaya başladıkları artık bilinen bir gerçek. Değişimi ve dönüşümü getirecek cesarette olan kadınlar, yenilikçi ve çığır açıcı alanlarda daha fazla yer alıyor. Bu kadınlardan sayfamızda sürekli bahsediyoruz. Bu yazıda da yeni bir başarı hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum.

ÇEVRE DOSTU ÜRETİM

Ayşe Sine Serbes, araç temizliğinde tüketilen su miktarının fazlalığından hareketle su tasarrufu, çevre koruma gibi konulara kafa yorarak bu problemi sürdürülebilir ve çevre dostu bir ekonomik üretime dönüştüren güçlü bir kadın girişimci. Sektörün açıklarını tespit edip bunu ekolojik kaygılarıyla da birleştirerek BlueGreenWax isimli şirketini kuran Serbes, susuz ve buharlı araç temizliği alanında oldukça yenilikçi bir sistemin öncüsü oldu.

BAYİLERLE YAYGINLAŞTIRIYOR

Söz konusu sistemi yaygınlaştırmak ve çevreci ekonomiye katkı sağlamak amacıyla kurduğu firma Ordu, Kuşadası, Karaman, Rize, Sivas, Alanya, Turhal, Elazığ, Zonguldak, Çankaya ve Karşıyaka gibi pek çok yerde bayilik açtı. Ayşe Sine Serbes, susuz ve buharlı araç temizleme sisteminin işlerliğini ve müşteri memnuniyetini gördükçe hem ekolojiye hem de ülkenin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına yapacağı katkıyı çok önemsediğini ifade ediyor.

YEŞİL BÜYÜMEYE ÖRNEK LİDER

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), sürdürülebilir tüketim eğilimlerinin geliştirilmesi ve yeşil büyümenin sağlanmasında kadın liderliğinin desteklenmesi konusunda uluslararası alanda görüşlerini ifade ediyor ve bu yöndeki girişimleri destekliyor. Bu anlamda Ayşe Sine Serbes, hem Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Stratejik Kalkınma Hedefleri’ne hem de KADEM, KAGİDER ve TİKAD’ın ortak yürüttüğü Kadın 20’nin öncelikli maddelerinden biri olan ‘Sürdürülebilir Kalkınmada Kadın Liderliğinin Desteklenmesi’ maddesine iyi bir örnek teşkil ediyor. Çevresel iyileştirmelere katkıda bulunan mal ve hizmetlerin yatırım ve tüketimini önceleyen bir anlayışla yeni istihdam alanlarının oluşturulması ve bunda kadın girişimcilerin liderlik pozisyonunda olması küresel kalkınmanın sağlanmasında ciddi bir gelişme.

SIRADA TEKNE ÜRÜNLERİ VAR

Kadınların inandıkları şeyler için gayret gösterdiklerinde er ya da geç başarının geleceğine olan inancını vurgulayan Ayşe Sine Serbes, şimdilerde Synesis Marine isimli firması ile yüksek yoğunluklu polietilen malzemeden tekne ürünleri üretimi gerçekleştirerek hayallerinin ve yenilikçi-çevre dostu fikirlerinin peşinden koşmaya devam ediyor.

DEVLET TEŞVİĞİ YETMEZ STK’LAR DA DESTEKLEMELİ

Yenilikçi fikirlere sahip nitelikli kadınların ekonomik hayata katılmalarını sağlamak adına yenilikçi, sürdürülebilir ve çevre dostu ekonomiye geçiş sürecindeki teşviklerin artırılması oldukça önemli. Türkiye’de KOSGEB, TÜBİTAK ve bazı üniversitelerin kurdukları Teknokent’ler aracılığıyla kadın girişimcilere sağlanan teşvikler kadınları destekleyen önemli uygulamalar. Serbes’in müşterilerinden çoğunun kadın olması ve kadın müşterilerin memnuniyetleri de gösteriyor ki, kadınlar yenilikçi fikirlerin önemli faydalanıcıları, destekçileri ve uygulayıcılarıdır. Kadınların değişim ve dönüşüme olan yatkınlıkları ve cesaretlerini iş fırsatlarına ve ekonomik katılıma dönüştürebilmeleri için bu girişimlerin sadece devlet tarafından üretilen politikalar ve uygulamalarla desteklenmesi değil, aynı zamanda aile, toplum ve sivil toplum örgütleri tarafından da desteklenmesi gerekiyor.

İTO Dergisi haber linki için tıklayınız.

KADIN GİRİŞİMİNİ İŞ ADAMLARI DA DESTEKLEMELİ

KADEM_Basarili_Kadin_Hikayeleri_10_Slider

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz’ın İstanbul Ticaret Odası’nın haftalık ekonomi gazetesi İstanbul Ticaret’te yayınlanan yazısıdır.

Esnek zamanlı çalışma modelleri, kadınların ekonomiye katılımını yaygınlaştırıyor. İşverenlerin iş ortamlarını, kadının aile ile iş yaşamını kolaylaştıracak şekilde düzenlemesi hem devlet hem de özel sektör tarafından desteklenmeli.

Bu hafta kadın girişimciliğini destekleyen iş adamlarını yazdık. 
21. yüzyılda kadınların ekonomideki yeri ile ülkelerin gelişmişlik düzeyleri arasında bir ilişki olduğu inkâr edilemez bir gerçek. Özellikle ekonomik açıdan Kuzey Avrupa ülkelerinde kadını çalışma hayatında mağdur etmeyecek yasaların kanunlarda öteden beri yer alması, ekonomideki kadın görünürlüğünü artırıyor. Son yıllarda ülkemizde kadın hakları konusunda yapılan çalışmalar, kadının çalışma hayatı içerisinde aktif yer almasını kolaylaştıracak düzenlemeleri de beraberinde getirdi. Ayrıca çalışma hayatında kadını destekleyen işverenlerin de son zamanlarda artış göstermesi, kadınları üretim alanında daha da görünür kıldı; onlara bireysel gelişim sağladığı gibi ülkemizin ekonomik gelişimine de katkıda bulundu.

ÖRNEK BİR İŞVEREN

Worldmed Dünya Sağlık Ürünleri şirketinin kurucusu Soner Atasever, kadınların çalışma hayatında aktif yer alarak üretim sürecine katkı sağlamalarını destekleyen bir isim. “21. yüzyılda ekonomimizin yeni lokomotifi kadınların, işgücüne ve üretime katkısı göz ardı edilemez” diyen Atasever, 1997 yılında kurduğu, sağlık sektörü tarafından kullanılan ürünlerin ithalat ve üretimini yapan şirketinde birçok kadın çalışana yer verir.

Şirketin öncelikli hedefi, özellikle ülkemizin dışa bağımlı olduğu sağlık sektöründe yoğun olarak kullanılan ürünlerin ithalatı ve üretimi. Bu hedefe yönelik olarak 2002 yılında Worldmed tescilli markaları ile tek kullanımlık önlük, bone, kolluk, galoş ve maske gibi ürünleri üretmek için alternatif projeler geliştirilir. Atasever, bu ürünlerin üretim sürecinde kadın çalışanların aktif rol almasının öncelikli olarak kadınlara kişisel ve ekonomik anlamda katkı sağlayacağını, uzun vadede ise ülke ekonomisine ivme kazandıracağını ifade ediyor.

DEVLET DE TEŞVİK ETMELİ

Öncelikle Sancaktepe, Bağcılar ve Alibeyköy’de pilot çalışma yapan şirket, herhangi bir ücretli işte çalışmayan kadınlara makineler vererek evde üretim yapmalarını sağlar. Zamanla bölgede taşeron atölyeler bularak, Ataşehir, Bağcılar ve Alibeyköy’de kadınların diğer sorumluluklarından arta kalan zamanlarında üretime katılmalarını teşvik eder.

Kadın çalışanlar saat 10.00’da bu atölyelere gelerek modelleme, kalıp, kesim, dikim, paketleme gibi işlerde çalışır. Öğlen evlerine gidip yaklaşık bir saat sonra tekrar gelerek saat 16.30’a kadar çalışmaya devam eder. Bu esnek çalışma saatleri sayesinde kadınlar aile bütçesine katkı sağlamanın yanında kendilerine olan güven duygusunu da geliştirirler.

İşverenlerin iş ortamlarını kadının aile ile iş yaşamı arasında hayatını kolaylaştıracak şekilde tanzim etmesi, kadının ekonomiye dahil olmasında son derece önemli olduğunu gösteren bu tip örnekler, devlet ve özel sektör eli ile desteklenmeli. Ailesine ve ekonomiye katkı sunan, üretimin bizzat içerisinde yer alan kadının topluma sunacağı sosyal faydayı da göz ardı etmemek gerekir.

ESNEK ÇALIŞMA MODELLERİ

Soner Atasever’in uyguladığı esnek çalışma modeli, Kadın ve Demokrasi Derneği’nin yürütme komitesinde yer aldığımız Kadın 20’de savunduğu iş-yaşam dengesi öncelik maddesinin sağlanması için yapılması gereken çalışmalara iyi bir örnek teşkil ediyor. Türkiye’nin iş-yaşam dengesini sağlayamadığı için kendini çalışma hayatının dışına iten kadınların potansiyellerini değerlendirmelerine katkı sağlayacak modeller ve paketlerin geliştirilmesi yönündeki girişimleri oldukça önemli. Gerek TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu tarafından kabul edilen ‘Aile Paketi’, gerekse Kadın 20 gibi oluşumlarla kadınların esnek çalışma modelleriyle ekonomiye katılımı yaygınlaştırılıyor.

ÜRETİME KADIN ELİ DEĞMELİ

Üretime kadın eli değmesi gerektiğini savunan Soner Atasever, sanayicilere de, “Esnek zamanlı çalışma programları ile aile bütçesine katkıda bulunmak için çalışmak isteyen kadın kardeşlerimize tüm sanayicilerimizin destek vermelerini istiyoruz” şeklinde çağrıda bulunuyor. Bu çağrı, kadınların ekonomik hayatta karşılaştıkları öncelikli bir problem olan finansal kaynaklara ve fırsatlara ulaşma bağlamında önemli bir çağrı. Çalışma potansiyeli ve isteği olan, esnek çalışma modelleri sayesinde çalışma fırsatı bulabilen kadınları finansal kaynaklarla buluşturacak girişimler, ekonomik kalkınmada kadın gücüne verilen değeri gösterecek. Bu sayede atıl konuma getirilen ve yeterli fırsat tanınmayan kadınlar 
için daha adil bir ekonomik hayat oluşturulacak.

BİR + DA SEN EKLE

Soner Atasever, ‘Bir + da Sen Ekle’ adlı bir sosyal sorumluluk projesi ile uygun olan mahallelerde küçük ölçekli atölyeler kurup kadınların boş zamanlarında üretime ve aile bütçelerine katkı sağlamalarını amaçladıklarını söylüyor. “Bu projede huzur, mutluluk ve gelecek var” diyen Atasever, tüm işverenleri projelerine destek vermeye davet ediyor.

İTO Dergisi haber linki için tıklayınız.

IŞIKLA HABERLEŞEN ETİKET GELİŞTİRDİ

kadem_basarili_kadin_hikayeleri_9_slider-01

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz’ın İstanbul Ticaret Odası’nın haftalık ekonomi gazetesi İstanbul Ticaret’te yayınlanan yazısıdır.

Yatırımcı, girişimci işveren dünyasının İstanbul’daki en geniş haber ağını elinde tutan İstanbul Ticaret Gazetesi’nde bu hafta Yeşil Durgun’un hikayesine bakacağız. Kadının işgücü piyasasına katılımının önünde engel teşkil eden faktörlerden bahsederken, öncelikle toplumsal hayatın hemen her alanında karşımıza çıkan cinsiyet odaklı adaletsizlikten söz etmek gerekiyor. Buradaki hikayeler, aslında kadın girişimciliğinin önündeki bu adaletsizliğin kadınlar eliyle nasıl adalete dönüştüğünü de gösterir niteliktedir. Kadın ve erkek arasındaki adaletin sağlanabilmesi, ancak cinsiyetlere yüklenen geleneksel kodların, günümüz şartlarında her iki cinsiyeti de mağdur etmeyecek biçimde değiştirilmesinden geçiyor.

MEDYA SİSTEMLERİNDE UZMANLAŞIYOR

‘Başarılı kadın hikayeleri’ yazı dizimize bu hafta kaldığımız yerden, içerisinde bulunduğumuz yüzyılın ve geleceğin en önemli sektörlerinden biri olarak nitelendirilebilecek internet teknolojileri alanında önemli çalışmalar yapan Servet Akçaalan ile devam ediyoruz. Akçaalan, dünya çapında günden güne büyüyen ve hızlı bir şekilde gelişen internet ve teknoloji tabanlı medya sistemleri konusunda ülkemizin ihtiyaçlarını görerek bu alanda uzmanlaşma yolunda emin adımlarla ilerleyen bir isim. Kadın sayısının oldukça az olduğu bu alanda yenilikçi fikirler üretip bunları uygulamaya geçiren Akçaalan, aynı zamanda kadın girişimciliğinin de başarılı bir örneği. 

EŞİ MODÜLATÖRÜ OLDU

Kadınların çalışma hayatında etkin biçimde rol alabilmeleri için kendine güvenmenin yanında yakın çevrelerinin desteği de oldukça önemli. ‘Ailenizle bir yola çıkıyorsanız zaten güçlü başlıyorsunuz’ anlayışı kadın girişimcilerde yaygın bir kanaat. Başarılı projelere imza atan Yeliz Durgun da, bu konuda güzel örneklerden biri. Girişimci bir ruha sahip olan Durgun, en büyük desteği eşinden aldığını belirterek, “Benim en büyük modülatörüm eşimdi” diyor.

Hayatının erken dönemlerinden itibaren kararlı ve azimli olan, ilkokul, ortaokul ve liseyi birincilikle bitiren Durgun’un en büyük hayali tıp fakültesini kazanmaktı. Girdiği sınavda tıp fakültesini kazanır. Ancak istediği fakülte olmadığını anlar ve biyoloji bölümünde okumaya karar verir. Bu bölümü tercih etmesindeki sebep ise o dönemde biyoloji bölümünde başarılı olanların, Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) girme hakkının bulunmasıydı. Durgun, bölümünü birincilikle bitirerek sınav gününü beklediği sırada, bu hakkın kaldırıldığını belirten bir yasa çıkar. Böylelikle doktor olma hayallerine veda eden Yeliz Durgun, “Ne olursan, en iyisi olmak için uğraş” felsefesi ile akademik alanda ilerlemeye karar verir.

TÜRKİYE BİRİNCİSİ

Yüksek lisans döneminde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın başlattığı tekno girişim programını kazanır ve bu sermaye desteği programıyla bir şirket kurmuş olan eşi ile tanışır. Durgun, eşinin projeleri konusunda kendisine yardımcı olmak istediğini belirtiyor. Süreç içerisinde evlenen ve projelerine daha sıkı sarılan çift, çalışıp üretme serüveninde birlikte yol alır. “Evlendikten sonra eşimle oturup yazılım yapıyorduk” diyen Durgun, o dönemde hazırladıkları bir projeyi IBM’nin düzenlediği bir yarışmaya göndererek Türkiye birincisi olduklarını anlatıyor.

İLK 5 PROJE ARASINDA

Girişimcilik faaliyetlerine bebeğine bakmak için bir süre ara veren Durgun, bir yandan da yazılım yapmak, devre çizmek ve cihaz üretmekten geri kalmaz; mühendislik alanında doktoraya başlar. Bu dönemde İstanbul’a taşınan Durgun, burada ikinci doktorasına başlayarak iki doktora programını bir arada yürütür. İstanbul’daki doktorası sırasında dünya genelinde çok yeni bir alan olan ışıkla haberleşme konusunda çalışmalar yapar ve ışık yardımıyla müzik bile dinleyebilecek kadar kendini geliştirir. “Işıkla Haberleşen Etiket” adlı projesiyle Kadem ve TÜBİTAK Martek işbirliğinde gerçekleştirilen İnovasyonda Kadın Girişimcilik Kampı’na başvurarak 400 proje arasından ilk 30’a girer. Kamp boyunca alınan bir haftalık eğitimin ardından da ilk 5 proje arasına girmeyi başarır.

DÜNYADA İLK OLACAK

Yeliz Durgun’un “Işıkla Haberleşen Etiket” adlı projesi ürün olarak ortaya çıktığı takdirde dünyada eşi benzeri olmayan bir ürün olacak. Ayrıca Türkiye’nin hem adını duyurabilecek hem de ekonomisine büyük katkı sağlayabilecek olan bir proje. Durgun’un ifadesiyle bu projenin önemi ‘enerji verimliliği, daha hızlı iletişim, insana ve çevreye zarar vermemesi, radyo frekans kirliliği oluşturmaması, güvenliğin sağlanması, maliyetlerin azalması, inovatif olması’ndan kaynaklanıyor. Bu proje ile Wi-Fi teknolojisini hayatımızdan çıkarıp insan sağlığına kesinlikle bir zararı olmayan Li-Fi teknolojisini getireceğini söyleyen Durgun, “Bunu yapabilmek için led teknolojisini kullanarak enerjide yüzde 80 tasarruf sağlanmasına yardımcı olup devlet ekonomisine de katkıda bulunacağım” diyor.

PROJESİYLE ÖDÜL ALDI

İnovasyonda Kadın Girişimcilik Kampı’na eşinin önerisiyle başvurduğunu belirten Yeliz Durgun, “Önce insanın kendine inanması, güvenmesi gerekliydi. Ve şunu düşünüyordum; ben de bu ülkenin bir ferdiyim ve ülkemin gelişmesi, hedeflerine ulaşması için bir şeyler yapmalıyım” diye konuşuyor. Kamp sonunda TEYDEP’e iletilen projelere hibe desteği verildiğini duyduğunda buraya da başvuran Durgun, 150 bin lira hibe kazanır. Projesi birinci olduğu için İnovasyonda Kadın Girişimcilik Kampı’ndan da 25 bin lira ödül alarak, ardından kendi şirketini kurar. Şu an kendi şirketinin müdürü olan Durgun, projesini hayata geçirip, dünya pazarına çıkarmak için gerekli hazırlıklarla meşgul.

İŞLEYEN DEMİR PAS TUTMAZ

Başarılı olma yolunda birçok kişinin aksine evliliğinin dönüm noktası olduğunu söyleyen Yeliz Durgun, her seferinde eşinin kendisini başarabileceğine ikna ettiğini anlatıyor. Çocuk sahibi olmasını çalışmalarının önünde asla engel görmeyerek bir yandan da akademik faaliyetlerini devam ettiren Durgun, iş ve aile hayatını ise şöyle aktarıyor: “Biraz az uyuyordum ama insan bir şeyleri başardığını görünce bütün yorgunluğunu atıyor. Tüm yarışmalara eşim ve kızımla birlikte katılıyorduk. Bir şeyleri başaracağım diye çocuğumu annesinden mahrum bırakamazdım, her süreçte birlikteydik. Bu durum biraz daha fazla çalışmamı gerektiriyordu. Ama bildiğim bir gerçek vardı ki, işleyen demir pas tutmaz.”

HEDEF REKORU KIRDI GİRİŞİMCİ PATRON OLDU

ito_dergi_slider_001-800x400

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü  Yrd. Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz’ın İTO Haftalık Ekonomi Gazetesi’nde Başarılı Kadın Hikayelerine  ilişkin yayınlanan yazısı.

“Hedef Rekoru Kırdı, Girişimci Patron Oldu”

Marketlerde kasiyerlikten mağaza müdürlüğüne kadar yükselen Nalan Kara, başarılı kadın girişimciliğinin örneklerinden biri. İş hayatındaki tecrübesini sigorta sektörüne aktaran Kara, üst üste Türkiye dereceleri ardından kendi acentesini kurdu.

Bu yıl 16-17 Ekim tarihlerinde ilk kez Türkiye’de gerçekleştirilen Women 20 (W20) Zirvesi, ekonomik büyümenin toplumsal cinsiyete duyarlı ve kapsayıcı şekilde desteklenmesine odaklandı. Zirvede kadının ekonomik hayata dahil edilmesi kapsamında aile ve iş hayatı dengesinin sağlanması, çalışma ortamında cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortadan kaldırılması, kadın girişimciliğinin desteklenmesi, kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal ağlarının güçlendirilmesi, iş yerlerinde lider pozisyonlarda bulunan kadın sayısının artırılması gibi konular ele alınarak geniş çapta tartışıldı. Zirve sonunda, kadının ekonomik süreçlere dahil edilmesi kapsamında belirlenen öncelikli politika alanlarını içeren rapor, G20 ülkelerine sunulmak üzere W20 komite üyeleri tarafından hazırlandı.

FIRSATI İŞE ÇEVİRME

W20’nin öncelikli politika alanlarından biri olan “eğitim, istihdam ve girişimcilik arasındaki bağdan yola çıkarak kadınların ekonomik açıdan güçlendirilmesi”, kadın girişimciliğinin önemine ve kadınların ekonomik süreçlere dahil edilmesi noktasında yapılması gereken yasal düzenlemelere vurgu yapıyor.

Küreselleşen dünyada, özellikle gelişmekte olan toplumlarda günden güne önem kazanmaya başlayan girişimcilik, belirli bir ekonomik süreç içerisine dahil olma noktasında küçük fırsatları değerlendirerek büyük işlere ve istihdam alanlarına dönüştürme ve dolayısı ile risk alma eylemi şeklinde tanımlanabilir.

EKONOMİK SÜRECİN BELKEMİĞİ

Ülkemizde ve aslında tüm dünyada son yıllarda ekonomik hayata kadın katılımının artmakta olduğu ve bu alanda kadınların da en az erkekler kadar aktif ve üretken oldukları görülüyor. Bu anlamda kadının ekonomik süreçlere dahil olmasını engelleyen faktörler şeklinde tanımlanan birtakım sosyal olgular, kadının bu süreçlerin içerisinde “de facto” olarak yer almasına engel olamadı. Batılı anlamda gerek modernleşmiş gerekse modernleşmekte yahut bu sürecin gerisinde kalmış olan ülkelerde kadının ekonomik hayat içerisinde bir şekilde yer aldığı; geniş çapta olmasa bile aile ekonomisine katkı sağladığı durumlara, Sanayi Devri’nde kadın zorunlu olarak çalışmaya başladığından beri rastlıyoruz. Örneğin kendi özel yetenekleri sayesinde evini atölye olarak kullanan ve terzilik yaparak geçimini sağlayan yahut yaptığı diğer küçük çaplı el işleriyle ekonomik kazanç elde eden kadınlarla, günümüz toplumlarında da karşılaşıyoruz. Hatta küçük girişimler olarak başladıkları işlerini zaman içerisinde büyüten kadınların, artık ekonomik sürecin bel kemiği haline geldikleri de ifade edilebilir.

İLK YILDA TÜRKİYE BİRİNCİSİ

Çalışma hayatına küçük ölçekli işlerle başlayıp zaman içerisinde yükselerek kendi işini kuracak donanım elde eden çok sayıda kadın mevcut. Nalan Kara da; ilk başlarda bir marketler zincirinde kasiyer olarak başladığı çalışma hayatında süreç içerisinde yükselerek mağaza müdürü olmuş ve bu pozisyonda 15 yıl geçirmiş genç ve başarılı bir kadın girişimci. Çalışma hayatına ilk olarak 14 yaşında atıldığını belirten Kara, bu zaman zarfında süreç yönetimi noktasında kendini geliştirmiş ve elde ettiği deneyimler, iş değişikliği yaparak girişimci olmasının önünü açmış. Mağaza müdürlüğü görevinden sürpriz bir şekilde ayrılarak sigorta şirketi olan Avivasa’da finansal danışmanlık yapmaya başlayan Kara, bu görevini ilk yılda Türkiye birincisi olarak tamamlamış. Daha sonra her yıl hedef gerçekleştirme oranından dereceye girmiş ve 3 yıl üst üste Altın Club’da yer alarak “Genç Girişimci Projesi” adı altında kendi acenteliğini kurmuş.

*              *              *

Aile ve iş hayatı dengesi

Bireysel ve toplumsal etkenlerin yanı sıra kendi işini kurarak aile ve iş hayatı dengesini sağlamak istemesi de, kadını girişimci olmaya sevk eden faktörler arasında. W20’nin öncelikli politika alanlarından biri olan “aile ve iş hayatı dengesinin sağlanması”, kadının ekonomik hayat içerisinde aktif yer almasını sağlamak açısından oldukça önemli. Bu dengeyi sağlamak için kendi işlerini kuran girişimci kadınlar, hayatları üzerinde söz sahibi olmakla birlikte, aile ve iş hayatlarını kendi çıkarlarına göre düzenleme hakkına da sahip olabiliyorlar. Aynı zamanda kadın sorunlarına daha duyarlı yaklaşarak istihdam edilen kadınların çalışma hayatı içerisinde kalıcı olabilmelerinin önünü açıyorlar.

 *              *              *

Emir almadan emir verilmez

Genç yaşına rağmen kendi işinin patronu olan ve kadınlara istihdam alanı açan Nalan Kara, başarısını prensip sahibi, azimli ve sabırlı olmasına borçlu olduğunu belirtiyor ve aynı zamanda “emir almadan emir verilemeyeceğini, hata yapmadan doğruların öğrenilemeyeceğini” tecrübe ile öğrendiğini de ekliyor. Genç kadın girişimcilerin önemli bir örneği olan Kara’nın, girişimcilere atfedilen özellikler arasında bulunan özgüven sahibi olma, öngörülü olma, fırsatları değerlendirebilme yetisi gibi birtakım karakteristiklere sahip olduğu, hikayesini dinlediğimizde dikkatleri çeken bir durum.

“KADINLARA W-20 ÖNERİSİ”

ss

“İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü  Yrd. Doç. Dr. E. Sare Aydın Yılmaz’ın İTO Haftalık Ekonomi Gazetesi’nde W20 (Kadın 20)’ye ilişkin yazısı yayınlanmıştır.”

KADINLARA W-20 ÖNERİSİ

Küresel ekonomide daha güçlü bir büyümenin sağlanması bakımından, kadınların işgücüne katılımı ve istihdamı, kalkınmanın en önemli saç ayaklarından birini oluşturuyor. Kadının iş hayatına aktif katılımı ve kadının işgücüne istihdamı ekonomik büyümeyle doğrudan ilişkilidir.

Günümüzde, özellikle az gelişmiş ülkelere bakıldığında, kadının iş yaşamına katılımının oldukça sınırlı olduğu görülüyor. Çalışan kadınlar ise çoğu kez, cinsiyete dayalı işbölümü ve süregelen kültürel normlar neticesinde, genellikle eğitim olanaklarından erkekler kadar yeterli faydalanamamalarının bir sonucu olarak, düşük ücretle, sosyal güvencesiz bir biçimde çalışma hayatının içerisinde bulunuyor. Geleneksel kodlarda kadınların iş yaşamında başarılı olamayacaklarının ön kabulü ve iş hayatının erkeklerin inisiyatifine bırakılması gibi sorunlar, kadınların kadınların işgücüne katılımına engel olan temel sebeplerdendir.

Kadının işgücüne katılımının önündeki bu gibi sorunlar, esasında tüm kadınların ortak sorunlarıdır. Her toplumun kendine özgü sosyo-kültürel ve ekonomik yapısından ötürü, bu konunun çözümü için ortak bir noktada buluşmak ise, güç bir hal alıyor. Bu bağlamda oluşturulan ve hayata geçirilecek olan W-20, bu konuların ortak bir platformda tartışılmasını sağlayacak olması açısından oldukça önemlidir.

W-20’den bahsetmeden evvel, öncelikle G-20’ye değinmek yerinde olacaktır. Zira, W-20 dediğimiz oluşum, G-20 kapsamında ortaya çıkmış, özel olarak kadınların iş dünyasına katılımlarını destekleyen ve onları bu alanda teşvik etmek amacıyla oluşturulmuş bir gruptur.

Türkiye’nin de üye ülkeler arasında bulunduğu, dünyanın en önde gelen ekonomileri arasında yer alan ve gelişmekte olan ülkelerini bir araya getiren G-20’ye; dünya genelinde toplam 19 ülke üye olmakla birlikte, bu üye ülkelerin tamamının milli gelirleri, dünya sıralamasında ilk 31’de yer alıyor. Bu oluşumdaki mevcut üye ülkeler arasında ABD, İngiltere, Japonya, Kanada, Almanya, Fransa, İtalya, Rusya, Avustralya, Brezilya, Arjantin, Hindistan, Çin, Endonezya, Meksika, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore ve Türkiye bulunmaktadır. Aynı zamanda birçok Avrupa ülkesi de, Avrupa Birliği Komisyonu altında temsil ediliyor.

Küresel kalkınmayı arttırmak, dünya genelinde sunulan yaşam standartlarını yükseltmek ve nitelikli iş imkânları sağlamak hedefi doğrultusunda, G-20 kapsamında, üye ülkeler arasında, büyüme hızını ve ekonomik esnekliği artırmak ve bu alanda faaliyet gösteren uluslararası kurum ve kuruluşları güçlendirmek amacıyla birtakım ortaklık ve işbirliği içerisine giriliyor. G-20 kapsamında, eşitsizliği ve fakirliği ortadan kaldırmak için, düşük milli gelirli ve gelişmekte olan ülkelerdeki iş dünyasında yaşanan bazı hukuksuzlukların önüne geçmek, çalışma alanlarını iyileştirmek ve çalışanlara sosyal güvence sağlamak amacıyla faaliyetler yürütülüyor. Böylece, daha güçlü, sürdürülebilir ve dengeli bir büyümenin sağlanması ve iş imkânlarının oluşturulması mümkün olacak.

Bugüne kadar G-20 çatısı altında Think-20 (T20), Business-20 (B20), Labor-20 (L20),Youth-20 (Y20) ve Civil-20 (C20) gibi çalışma grupları bulunmaktadır. W-20 de, tıpkı diğerleri gibi G-20 çatısı altında oluşturulmuş çalışma gruplarından birisidir. G-20 toplantısının ve bu kapsamda kadının iş yaşamına katılımını desteklemek amacıyla oluşturulan W-20 grubunun bu yıl Türkiye’de düzenlenecek olması, kadınların işgücüne katılımı noktasında atılacak adımlarda önemli gelişmelerin yaşanacağının da bir göstergesidir.

W-20 fikri, ilk olarak 2014 yılında Avustralya’da düzenlenen G-20 zirvesinde ortaya atıldı, fakat o dönemde uygulamaya geçirilemedi. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de düzenlenen B-20 toplantısında Ali Babacan tarafından gündeme getirilen “kadınların iş dünyasındaki etkinliğinin artması için neler yapabiliriz?” sorusu etrafında şekillenen W-20 önerisiyle birlikte bu uygulamanın bu yıl ilk kez Türkiye’de hayata geçirilecek olması önemli bir adım olduğu gibi, aynı zamanda kadın istihdamının önünün açılması konusunda eşit fırsatların oluşturulmasına etkin bir zemin hazırlaması bakımından da oldukça değerlidir. W-20, kadının iş gücüne katılım oranının artırılması, kadın ve erkek arasındaki ücret farklılığının giderilmesi gibi hedefleri kapsıyor. Kadın girişimciliğini teşvik etmek, kadınların kamusal alanda ve iş dünyasında liderlik pozisyonları elde etmesini sağlamak, sağlık ve eğitim gibi birtakım sosyo-ekonomik konular da W-20’nin gündem maddeleri arasında.

Kadınının yaşadığı bir ayrımcılık olan çalışma hayatına etkili katılımı konusunun uluslararası düzlemde masaya yatırılarak, kadınların ekonomik hayata katılımı konusunda yaşadıkları problemlerin tanımlanması ve yaşanan sorunlara bu düzlemde çözümlerin sunulacak olması noktasında gerek sivil toplum örgütleri, gerekse karar verici mercilerin bu konudaki desteği büyük önem arz etmektedir.

Sivil toplum ayağı olarak, bu kapsamda, W-20’nin Türkiye Organizasyon Komitesi Başkanlığı görevine KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) başkanı Gülden Türktan getirildi, W-20 çalışmalarının etkin şekilde yürütülmesi için seçilen üç kadın sivil toplum kuruluşundan oluşan bir komite kurulması için, diğer iki sivil toplum örgütünün ise, KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) ve TİKAD (Türkiye İş Kadınları Derneği) olmasında karar kılındı.

W-20’nin kadın istihdamının önündeki engelleri ortadan kaldıracak uygulamaların hayata geçirilmesi konusunda ciddiyetle yürüteceği faaliyetlerde sivil toplum örgütlerinin de etkin ve kararlı bir şekilde vereceği destek, toplumsal farkındalığın arttırılması ve kadına yapılan ayrımcılığa karşı toplumsal bir dönüşüm mekanizmasının kurulması bağlamında etkili olacak.

Türkiye’nin G-20 Dönem Başkanlığı çerçevesinde ortaya koyduğu hedefler arasında, W-20’nin gündem maddelerinin entegre edilebileceği bazı noktalar bulunuyor. Örneğin; kalkınma ve küresel büyüme ile istihdam yaratacak politikaların uygulanması gibi maddeler, bizim için son derece önemlidir. Zira, bir ülkenin kalkınmasının ve ekonomik bakımdan güçlenmesinin temel koşullarından biri de kadınların iş gücüne katılım oranlarının artırılmasıdır. Aynı zamanda istihdam yaratacak politikaların hayata geçirilmesi kapsamında, özellikle toplumdaki dezavantajlı grupların iş hayatına katılım göstermeleri amaçlanıyor. Bu durum da yine kadınların sosyal hayata katılımı, özellikle iş dünyasına katılımı konusunda önem arz ediyor.

KADIN İSTİHDAMINA AİLE DESTEĞİ

istihdama_aile_destegi_slider_001

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yard. Doç. Dr. Sare Aydın’ın İstanbul Ticaret Odası’nın haftalık ekonomi gazetesi İstanbul Ticaret’te yayınlanan yazısıdır.

Aile Paketinde yer alan kadın istihdamını artırmaya yönelik uygulamalar kadınların sosyal ve ekonomik yaşama katılımını destekleyerek toplumsal bütünlüğe katkıda bulunacak. Paket, önemli bir ekonomik unsuru iş gücüne katarak ülkenin global rekabet gücüne de önemli bir katkı sağlayacak.

GLOBAL rekabet ortamında bir güç olabilmek bir ülkenin tüm kaynaklarını en etkin şekilde kullanması ve mobilize etmesini gerektirmektedir. Dolayısı ile toplumun yarısını oluşturan kadınların iş gücüne yeterince katılımını sağlamak küresel güç iddiası taşıyan ülkelerin önceliklerinden ve kalkınmanın şartlarından biridir. Kalkınmışlık günümüzde ülkelerin salt ekonomik verilerine dayanmamaktadır. Bu sayısal değerlerin yanında verilerin niteliği, üretilen toplumsal değerler de önemlidir. Kadınların ekonomik ve sosyal hayata etkin bir şekilde katılımı bir ülkenin gelişmişlik seviyesi hakkında belirleyici bir unsurdur.

SOSYAL BÜTÜNLÜK

Büyüyen ekonomi ve sosyal bütünlüğün ürünü olan toplumsal değerlerin üretiminde kadınların işgücündeki yeri önemlidir. Bu noktada ülkelerin kadın istihdamı oranları kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılım seviyesini değerlendirirken önemli bir veri kaynağıdır. Bu çerçevede, sayısal ve yapısal fırsat eşitliğine dayalı kadın istihdam modeli bir gerekliliktir. Bu sadece kadınların sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamda güçlendirilmesi sonucu istihdam edilen kadın sayısının artışına değil, aynı zamanda toplumda sosyal bütünlük anlayışının yerleşmesine de katkıda bulunacaktır.

İlgili yasama ve yürütme organları bünyesinde ülkemizin kalkınmasında önemli bir lokomotif faktör olan kadın istihdamının artırılmasını teşvik edici düzenlemeler ve politikalar geliştirilmesine rağmen kadın istihdamı konusunda istenilen düzeylere ulaşılamamıştır.

İSTİHDAMDA YÜZDE 30.2

Türkiye İstatistik Kurumu’nun Hanehalkı İş gücü İstatistikleri Nisan 2014 verilerine göre kadınlar ülkedeki toplam istihdamın 30.2’sini oluştururken, iş gücüne katılma oranları yüzde 30.7 seviyesinde kalmıştır. Aynı verilere göre 2004-2013 yılları arasında bu oran yüzde 20’lerden ancak yüzde 30’lara çıkabilmiştir. Ülkemizde nüfusun yarısını oluşturan kadınların iş gücüne katılım oranı, ayrıca kadın sayısı içerisinde aktif iş arayan kadınların sayısının az olması, ülke istihdam piyasası şartlarının kadınlar için zorluklar taşıdığını göstermektedir.

Türkiye’de kadınların işgücüne katılımındaki engeller incelendiğinde, yerleşik toplumsal algılar, bunlara dayalı kadın dostu olmayan yapılanmalar, kadınların istihdamı ve kariyerlerini destekleyecek yapısal mekanizmaların eksikliği bir sistem sorununu işaret etmektedir. Türkiye’de geleneksel ve toplumsal bakış açısının getirdiği psikolojik bariyer, kadınların hamilelik, doğum ve sonrası süreçlerde iş yaşamından uzak kalması ve çalışma koşullarının ağır olması kadınların işgücüne katılımını ve işe devamlarını olumsuz yönde etkilemektedir.

YAPISAL DEĞİŞİM

Bütün bu olumsuzları dikkate alarak hazırlanan kadın istihdamının artırılmasına yönelik düzenlemeleri kapsayan “Aile Paketi” 26 Ocak 2015 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulmuştur.

Özellikle kadın istihdamı ve kadınların çalışma hayatındaki konumlarının iyileştirilmesi konularında özel politikalar geliştirilmesi amacıyla hazırlanan “Aile Paketi” tasarısı kapsamında genç nüfus artışının desteklenmesi doğrultusunda doğum yapan kadınların çalışma saatlerinin azaltılması ve özel istihdam bürolarının genç ve kadın istihdamında rol üstlenmesi öngörülmektedir. Bu paket ile Türkiye’de istihdam piyasası koşullarının kadınların aktif işgücüne katılımına getirdiği sınırlamaların kaldırılması için yapısal bir değişim getirmektedir.

ESNEK ÇALIŞMA MODELLERİ

Kadınlar doğrudan iş piyasası içine, sistemin içine yerleştirilen mekanizmalar ile iş gücüne katılım konusunda teşvik edilmekte, sistem tarafından korunmaktadırlar. Esnek çalışma modelleri birçok gelişmiş ülkede kadın istihdamını artırmak üzere kullanılan, başarılı sonuçlar alınan bir modeldir. Bu tür modellerle gelişmiş ülkeler, toplumun yarısını oluşturan kadın iş gücünü mobilize edebilmişlerdir. Esnek çalışma modelleri günümüzde kadınların iş gücüne katılımını artırmak üzere Dünya Bankası gibi kurumlar tarafından özellikle gelişmekte olan ülkelerde kadınların istihdamını artırmak üzere desteklenmektedir.

Aile Paketi’nde yer alan kadın istihdamını artırmaya yönelik uygulamaların hem kadınların sosyal ve ekonomik yaşama katılımını destekleyerek toplumsal bütünlüğe katkıda bulunacağı hem önemli bir ekonomik unsuru işgücüne katarak ülkenin global rekabet gücüne önemli bir katkı sağlayacağı görülmektedir. İstihdam piyasasının kadınların işgücüne katılımındaki yapısal engellerin kaldırılmasına yönelik önlemlerle, kalkınma modellerinde gelişmiş ülkelerin kullandığı bir yöntem kullanıma sokulacak ve Türkiye’nin kalkınmasına ek bir ivme kazandırılacaktır.

Doğum yapan annelere yarı zamanlı çalışma imkanı

Yeni düzenlemeyle beraber doğum izninde borçlanma yapmaksızın derece ve kademe ilerlemesi sağlanacaktır. Doğum öncesi analık izninin başlaması gereken tarihten önce gerçekleşen doğumlarda, doğumdan analık izninin başladığı tarihe kadarki süre doğum sonrası analık iznine eklenecektir. Böylece normalden 10 hafta önce gerçekleşen bir doğumda mevcut düzenlemeye göre doğum sonrası izne 8 hafta ilave edilirken, 8 haftadan daha önce gerçekleşen doğumlarda, aradaki süre 8 haftaya ek olarak doğum sonrası izne eklenecektir.

Çalışan kadınlara yarı zamanlı çalışma imkanı sağlanacaktır. 16 hafta olan doğum izninden sonra ilk çocuk için 8 hafta, 2. çocuk için 16 hafta ve 3. çocuk için 24 hafta daha eklenecektir. Anneler isterlerse yarı zamanlı mesai yaparak geri kalan zamanda çocuklarına vakit ayırabilecek ve herhangi bir ücret kesintisi olmaksızın tam ücret alacaktır. Yarı zamanı işveren, izinli sayılan zamanı ise devlet karşılayacaktır. Çocuk okul çağına gelene kadar ebeveynler kısmi çalışma iznine sahip olacaktır. Bu durumda kadınlar, profesyonel iş yaşamından kopmadan çocuğunu hayata hazırlayabilecektir.

Belediyelere kreş zorunluluğu

Aile Paketi kapsamında kreş ve bakım evleri vergi teşviklerinden istifade edecek; böylece çalışan kadınların çok daha iyi şartlarda çocuklarını bırakabilecekleri ortamları oluşturulacak, belediyelere kreş ve gündüz bakım evi kurma yükümlülüğü getirilecektir.

Çocuğun yüzde 70 engelli olması durumunda ebeveynlerden birine 1 yıl içinde 10 güne kadar ek izin verilecektir.

Doğum yapan kadınlara maddi yardım

Doğum yapan kadınların ekonomik olarak desteklenmesini öngören yeni düzenlemeyle beraber doğum parası olarak devlet ilk çocukta 300, ikinci çocukta 400, üçüncü çocuk için 600 TL. ödeme yapacaktır. Doğum yardımı hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenecek ve haciz edilemeyecektir.

İş Kanunu kapsamındaki babalık izinleri,yapılan düzenlemeyle işçiye eşinin doğum yapması halinde 5 gün izin verilecektir. Yani babaya 5 gün izin vererek annenin ve çocuğun yanında olması sağlanacaktır.

18 yaşından sonra çocuklar tarafından kullanılacak bir tasarruf hesabı (çeyiz hesabı) açılacaktır. Ebeveyn bu hesaba ne kadar yatırmışsa, çocuk evleneceği zaman ebeveynin yatırdığı bu miktara yüzde 15 civarında devlet katkı yapacaktır.

Doğum yardımı hastanelerde doğum haberi geldiği anda veya uzak yerlerde ise nüfusa gidip kayıt yaptırıldığında ilk çocuk için yarım, ikinci çocuk için tam altın devlet tarafından verilecektir.

istihdama_aile_destegi_002