FRC Mezunları Yazılım ve Kodlama Serüvenini Paylaştı

31 Ocak 2020, İstanbul
İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından FRC mezunlarının katıldığı konferans düzenlendi. Programda FIRST Robotics Competition (FRC) yarışmasına daha önce katılmış ve mezun olmuş konuşmacılar tecrübelerini paylaştı. FRC’nin hayatlarına katkıları, FRC serüveninde edindikleri başarılar ve başarısızlıklar, FRC’nin meslek seçimindeki etkileri ve takımlara önerileri üzerine paylaşımlar gençlerin dikkatini çekti.
 

Program Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkez Uzmanı Güllü Sonakalan’ın açılış konuşması ile başladı. Sonakalan, girişimcilik alanında bundan önceki iki dalganın kadınlar ve mikro krediler olduğunu ifade ederek, özellikle günümüz iletişim toplumunda gençlerin küresel ekonomi üzerinde büyük etkisi olabileceğini ve yeni dalga oluşturarak üçüncü dalga girişimciliği temsil edebileceklerini vurguladı. 
 
Sonakalan, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin teknoloji ve bilişim alanındaki çalışmalara oldukça önem verdiğini gençlerin bu alanlardaki çalışmalarını desteklediğini vurguladı.Güllü Sonakalan’ın ardından FRC mezunları tecrübelerini aktardı. 
 
Enis Getmez (Google ve Facebook’un açıklarını bulduğu için teşekkür mektubu alan genç)
Ben, Enis Getmez otonom araçlar üzerine çalışıyorum. Yazılıma ilgim ilkokulda başladı. Daha sonrasında kendimi bu alanda geliştirmeye başladım. Fikret Yüksel Vakfı tarafından Türkiye’de düzenlenen FRC etkinliğiyle bu şekilde tanıştım. FRC’nin bana kattığı yetenekler sayesinde Türkiye’de birçok yazılım yarışmasında ödüllendirildim. Yapay zeka ve biyoteknoloji alanında projeler geliştirdim ve uluslararası bir çok kurum tarafından ödüllendirildim. Şu anda kendi yapay zeka girişimim ile uğraşıyorum.
 
Alex Francis Burchard 
 
Ben Alex, FRC’ye başlamadan önce bilgisayar ile çok uğraştım, çok denedim. Her zaman başarılı olamadım. Başarısız olsam da durmadım çalışmaya devam ettim. FRC ile tanıştıktan sonra yaptıklarımdan büyük keyif aldım. Birçok yarışmaya katıldım. Gezmek için geldiğim İstanbul’da kısa bir süre kaldıktan sonra bu şehri çok sevdim ve burada yaşamam gerektiğini düşündüm. FRC’nin de Türkiye’nin 81 ilinde yayılmasını sağlamam gerektiği kanaatine vardım. Dede Fikret Yüksel’in de çok önem verdiği FRC’yi desteklemek ve yaymak için Fikret Yüksel Vakfı’nı kurduk. Orada çok güzel çalışmalar yapıyoruz.
 
Kağan Kapıcıoğlu
Bahçeşehir Üniversitesi Endüstri Mühendisliği ve Mekatronik Mühendisliği Bölümleri’nden mezunum. Şu anda Sabancı Üniversitesi’nde Mekatronik Mühendisliği Yüksek Lisans yapıyorum. Robotik alanına olan ilgim lise dönemlerimin başından bu yana kesintisiz olarak devam etmektedir. Gerek ulusal gerekse uluslararası robotik ve proje yarışmalarına çokça defa katılıp farklı alanlarda çeşitli dereceler elde ettim. Robotiğin hayatımdaki temelleri 9. sınıfta tanıştığım FRC ile atıldı. 10. ve 11. sınıflarda takım üyesi olarak yarıştığım FRC yarışmalarının yanı sıra mezun olduktan sonra kesintisiz olarak mentorluk hayatım devam etti. Altı haftalık süreç içinde birçok fonksiyonu olan ve belli görevleri yerine getiren robotlar tasarlayıp hayata geçirmek öğrencilik hayatında, mühendislik becerilerini ve gerçek iş hayatı deneyimi kazandıran büyük bir fırsat olup profesyonel hayatımda da çokça faydasını gördüm. Türkiye’nin birçok yerinde mentoru olduğum takım ile FRC takımları oluşturup bunların mentorluğunu yaparak FRC komünitesinin büyümesine, yaygınlaşmasına ve bilincinin oluşmasına katkılarda bulundum.
 
Dilan Nehir Altıparmak
Worcester Polytechnic Institute’da Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği birinci sınıf öğrencisiyim. Robotikle tanışma serüvenim 5. sınıfta başladı, 10 yıldır farklı rollerle devamını getiriyorum. Hackathonlar, ulusal ve uluslararası robotik yarışmalarına dahil olup dereceler elde ettim. Lisede tanıştığım FRC takımlarında liderlik ve mühendislik görevlerinde bulundum. FRC sayesinde şu an okuduğum okulumdan yüzde yüz burs aldım ve teknik anlamda çok bilgi edindim.
 
Alper Dokay
Ben, Alper Dokay Eskişehir Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği öğrencisiyim. Liseye geçtikten sonra arkadaşlarım ile beraber robotlara duyduğumuz ilgiden dolayı Fikret Yüksel Vakfı’nın düzenlediği FRC etkinliğine katıldık. Buradan kazandığımız Rookie All Star ödülü ile Amerika’da yarışma hakkı elde ettik. FRC sürecinden sonra kendimi yazılım alanında geliştirdim ve sayısız yazılım projeleri geliştirdim. Şu an aldığınız ürünlerin ambalajlarında olan çekiliş kodları benim geliştirdiğim yazılım ile oluşturuluyor.
 

 
 
 

Kadına Yönelik Şiddete Karşı “Mercan Seferberliği” Başlatıldı

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Aşkın Asan; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından organize edilen “Kadına Yönelik Şiddete  Karşı Uluslararası Mücadele Günü” programına katılım sağladı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü programında katılımcılara hitap etti.

mine Erdoğan, “Mahrem alan, şiddetin uygulanmasına zemin olduğu anda, insan hakları ihlali başlamış demektir. Böylesi bir durumda mahremiyet ortadan kalkar. Söz konusu olan şiddetse kol kırıldığında yen içinde kalamaz.” dedi.

Şiddetin, kime ve ne şekilde uygulandığı fark etmeksizin, toplumların ruhunda peyda olmuş kötü huylu bir tümör olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, “İnsanlığı zehirleyen bu habis urun, kökünden kazınması noktasında hepimiz canla başla mücadele etmeliyiz.” ifadesini kullandı.

Birleşmiş Milletlerin (BM) hazırladığı rapora göre, dünyada her gün 137 kadının eşi ya da bir yakını tarafından öldürüldüğünü anımsatan Emine Erdoğan, “2017’de dünyada kasten öldürülen kadın sayısı 87 bindi. Bu kadınların 30 bini eşinin ya da bir yakınının saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Ülkemizde de maalesef vicdanlarımıza hançer gibi saplanan, bizi insanlığımızdan utandıran elim vakalar yaşandı.” diye konuştu

“Kadına Yönelik Şiddet Küresel Bir Sorun”

Polis Akademisi Başkanlığının raporuna göre, 2016 yılında 301, 2017’de 350 ve 2018’de ise 281 kadının yaşam hakkının elinden alındığı hatırlatan Emine Erdoğan, “Tek bir kadının dahi öldürülmesi, insanlığı haince sırtından bıçaklamaktır. Unutmayalım her bir can alındığında güneş öğle vakti batıyor. Yıldızlar, asılı oldukları yerlerden birer birer düşüyor. Ve her seferinde dünya biraz daha karanlığa gömülüyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Kadına yönelik şiddetin sadece fiziksel yönüyle değil, ekonomik ve psikolojik yönleriyle de ele alınması gerektiğine değinen Emine Erdoğan, hukuki düzenlemelerden kültürel normların yorumlanmasına kadar her alanda yapılması gerekenler olduğunu hatırlattı.

Her şeyden önce, kadına yönelik şiddetin eşler arası ya da aile arasındaki “mahrem alan” kavramıyla meşrulaştırılmasının önüne geçilmesi gerektiğini vurgulayan Emine Erdoğan, şöyle konuştu:

“Sıfatları ne olursa olsun, insanlar hiçbir şekilde birbirlerinin sahipleri olamazlar. Erkekler kadınları mülk edinemezler. Üstünlük iddia edemezler. Kimsenin bir başkasının bedensel ve ruhsal bütünlüğünü zedeleyici eylemler gerçekleştirmeye hakkı yoktur. Kadın cinayetleri haberlerine dönüp baktığımızda, faillerin sebep olarak kıskançlık, namus, boşanmayı istememe gibi nedenler sıraladığını görüyoruz. Özellikle ahlakla ilişkilendirilmiş sebepler başı çekiyor. Unutmayalım ki ahlak insani bir fazilettir. Cinsiyetten bağımsızdır. Başkasının ahlakından sorumlu olmak kimsenin görev tanımı değildir. Tüm bu yanlışlar, biyolojik bir cinsiyet olan erkek olma halini, adeta bir erkeklik ideolojisine çeviriyor. Şiddet ve kaba kuvvet, erkek olmanın unsurlarından biri olarak görülüyor. Halbuki, erkek ya da kadın herkes, insan olmak için doğar.”

“İslam, Kadın ve Erkeği Birbirine Yol Arkadaşı Kılar”

“Kadınların etrafına çevrilen çembere çeşitli meşrulaştırılmalar aransa da, bunların içinde en hazin olanı, dinin kaynak gösterilmesidir.” ifadelerini kullanan Emine Erdoğan, “Kur’an-ı Kerim erkeklere değil tüm insanlığa indirilmiş bir kitaptır. Ahiret gününde her kul, bir birey olarak kendi amel defteriyle baş başa kalacaktır. Ve kimsenin cinsiyeti hafifletici bir sebep olarak görülmeyecektir.” dedi.

Tek bir insanın öldürülmesini tüm insanlığın öldürülmesiyle bir tutan İslam dininin, kadın katliamlarının ve şiddetin kaynağı olarak işaret edilmesine asla tahammül gösterilemeyeceğini vurgulayan Emine Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu noktada, İslam’ın eşler arasındaki ilişkiyi ve aile hayatını düzenleyici tavsiyelerinin en doğru şekilde anlatılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. İslam, kadın ve erkeği birbirine yol arkadaşı kılar. Eşleri bir arada tutan muhabbettir. Tıpkı Peygamberimiz ve eşi Hazreti Hatice gibi. Aynı şekilde kadınlara yönelik çağ dışı gelenekler, medeniyet bakiyemizin lekelenmesi için araç haline getirilmeye çalışılmaktadır. Bilakis insani hasletlerimizi geri kazanmada, medeniyet havuzumuzdan beslenmeliyiz. Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayacak derecede latif olan edep ve adab-ı muaşeret mirasımızı, yeniden hayatlarımızın merkezi haline getirmeliyiz. Edep ve adabın hem kadın hem de erkek için gerekli olduğunu unutmamalıyız.”

“Bugün Kadınlar Haklarını Arayabiliyorlar”

Toplumda hızla kadına yönelik şiddetin arttığına dair bir algı olduğunu, bu algının, insanları kolektif olarak büyük bir karamsarlığa sürüklediğine dikkati çeken Emine Erdoğan, “Elbette rakamlar ortada. Fakat bu rakamlar, eskiden sessizliğe gömülen hadiselerin artık görünür olduğu şeklinde de okunmalıdır. Bugün kadınlar haklarını arayabiliyorlar. Kendilerine yönelik işlenen suçları utanıp gizlemiyorlar.” dedi.

Şiddet gören kadınların, ilgili kurumlara başvurarak hak arama mücadelelerini sürdürdüğünü bildiren Emine Erdoğan, “Eskiden ölümle burun buruna gelen kadınlar dahi şiddet gördüğünü belgelemek için kurum kurum dolaşmak durumunda kalıyordu. Oysa 6284 sayılı kanun ile, sadece şikayetle dahi uzaklaştırma kararı aldırarak kendilerini ilk anda koruyabiliyorlar. Bu kesin çözüm olmamakla beraber, akut bir tedbirdir. Mal varlığına dahi tedbir konabilirken, can söz konusu olduğunda, hiçbir şey elbette riske edilemez.” ifadelerini kullandı.

Birçok sivil toplum kuruluşunun, şiddete maruz kalan kadınlarla birlikte hareket ettiğine işaret eden Emine Erdoğan, “Toplumun her katmanında büyük bir hassasiyet var. Umuyorum ki bir gün gelecek ve hiçbir kadın korku terörü altında bir hayat sürmeyecek. Fakat o gün gelene kadar mücadelemizi sürdürmeli, toplumsal dönüşümü beraberinde getirecek adımları da atmalıyız. Lütfen bu noktada medya dilinin ne kadar önemli olduğunu göz ardı etmeyelim.” dedi.

İnsanların, pasif olarak maruz kaldıkları imajların, farkında olmasalar da davranışlarını etki altına aldığının altını çizen Emine Erdoğan, şunları kaydetti:

“Aynı şekilde filmlerde ve dizilerde, töre cinayetleri, kadınlara yönelik fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet gibi eylemleri gerçekleştiren karakterlerin, evcilleştirildiğine şahitlik ediyoruz. Geçmişte yaşanan üzüntüler, dramatize edilerek, insanlık dışı işler için bahane haline getiriliyor. O nedenle, televizyon ve sinema sektöründeki kişilerin, ellerindeki gücün sorumluluğu üzerine çok iyi düşünmeleri gerekiyor. Buradan anne ve babalara da ayrıca seslenmek istiyorum. Lütfen evlatlarımızı yetiştirirken, cinsiyetlerine mahsus imtiyazları olduğuna inanmalarına müsaade etmeyin. Çocuklarımızın büyüme süreçlerinin nihai noktası insan olmaktır. Sevginin, bir yaşam iksiri olduğunu, hiçbir şekilde zarar vermenin kaynağı olamayacağını söyleyelim.”

Emine Erdoğan sözlerine şu şekilde devam etti, “Şöyle durup bir doğum tarihlerimizi düşünecek olursak, belki aramızdan birçoğumuzun geçen yüzyılda doğduğumuzu fark edeceğiz. Hatırlarsanız yıl 2000 olduğunda, başka bir yüzyıla adım atmanın büyük sevincini yaşamıştık. Fakat bugün görüyoruz ki, yeni yüzyılın inşasında bazı alanlarda doğru tohumları ekmemişiz. Hepimizin en büyük vazifesi, medeniyeti geleceğe taşıyacak köprüler kurmaktır. Medeniyet karnesinde en yüksek olması gereken not ise kadın meselesidir. Kadınların güçlü, eğitimli ve güvende olduğu toplumlar, kendini geleceğe taşıyabilecektir. O nedenle, bugün ilan edilen seferberliği çok önemli buluyorum. Kadınları tüm yönleriyle güçlendirmenin, gelecekte önemli meyveler vereceğine inanıyorum. Anadolu’nun bilge ozanı Neşet Ertaş’ın şu sözünü hiçbir zaman unutmayalım, ‘Kadın insandır, biz insanoğluyuz.’ Bırakın kadınların bir damla kanının dökülmesini, bir damla gözyaşı dökmelerine dahi toleransımız yoktur.”

6. TOPLUMSAL CİNSİYET ADALETİ KONGRESİ-KONGRE BİLDİRİ ÇAĞRISI

08.10.2019

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kadın ve Aile Uygulama ve Araştırma Merkezimizin de paydaşlarından olduğu, kadın ve aile konusunda yapılan çalışmaları bir araya getirerek literatüre katkı sağlamak ve üretilen bilgi birikimini yaygınlaştırmak adına her sene, KADEM Kadın Araştırmaları Dergisi öncülüğünde Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi düzenlemektedir.

5 Mart 2020 tarihinde İstanbul’da gerçekleşecek olan 6. Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi’nin ana teması “Değişen Dünyada Ebeveynlik” olarak belirlenmiştir.

Toplumun temel taşı aile ve ebeveynlik algısının değişen dünya koşullarından etkilenmemesi mümkün görünmemektedir. Bu etkilerin yol açtığı sorunlara çözüm bulmak, geleceği daha sağlıklı okuyabilmek ise, günümüz şartlarında anne, baba ve çocuk ilişkisinde değişmekte olan sosyal ve kültürel dinamikleri en doğru şekilde anlayabilmek ile mümkündür.

“Değişen Dünyada Ebeveynlik” başlığı altında; teknolojik gelişmelere bağlı olarak geçmişten günümüze ekonomik, sosyolojik ve hukuki açıdan ebeveynlikteki değişim toplumsal cinsiyet adaleti merkezde olmak üzere akademik ilgi alanları çerçevesinde ele alınacaktır.

Kongrede sunulacak bildirilerle; bu başlıklar etrafında fikir alışverişine imkân verilerek bilgilerin ve deneyimlerin paylaşılacağı disiplinlerarası bir tartışma platformunun kurulması, yeni arayışların tartışılmasına zemin açılması, ebeveynliğe dair ülke sosyal politikalarının, yeni stratejilerin ve uygulamaların alt yapısının oluşturulmasına katkı sağlanması beklenmektedir.

Değerlendirilmek üzere iletilen bildiri özetleri 750-1000 kelime arasında olmalıdır. Bildiri özetinde araştırmanın yöntemi ve muhtemel bulgularına yer verilmelidir. Sunulmak üzere kabul edilen bildiri özetleri kongre kitapçığında yer alacaktır. Kongrede sunulan özgün bildirilerin gerekli değerlendirme süreçlerini tamamladığı takdirde KADEM Kadın Araştırmaları Dergisi’nde yayımlanma olanağı bulunmaktadır. Kabul edilen bildiri tam metinlerinden seçilen ilk üç bildiri sahibine ödül takdim edilecektir. Kongreye katılım ücretsizdir.

Kongre Tarihi:  5 Mart 2020

Bildiri Özetlerinin Son Teslim Tarihi: 15 Kasım 2019

Kabul Edilen Bildiri Özetlerinin İlanı: 9 Aralık 2019

Bildiri Tam Metinlerinin Teslim Tarihi: 7 Şubat 2020  (Tam metin en az 2500 kelimeden oluşmalıdır.)

Ödüller
Birincilik Ödülü: 5.000 TL

İkincilik Ödülü: 3.000 TL

Üçüncülük Ödülü: 2.000 TL